KBS

Bizden Haberler

KİMSE MERAK ETMEMİŞ BENİ


“Bilmezler yalnız yaşamayanlar,

Nasıl korku verir sessizlik insana.”

                                                                                                                      -Babam Hüseyin Gedik’e-

 

Kimsesizlik zor şey kızım.

Kimsesizliği kimi, kimsesi olana anlatamazsın. Kimsesizlik zor. Sana yalnız olmaktan bahsetmiyorum. Acıktım desen duyanın olmayanı, ağrım var desen saran olmayanı diyorum, bildin mi?

Hesap ettim, aradan altmış yedi yıl geçmiş, geçen akşam yatsı namazının farzını kılarken aklıma geldi. Sen şimdi diyeceksin ki “baba, namaz kılıyorsunuz ama aklınız, fikriniz...”

Öyle değil kızım, öyle değil. İçimin acısı aklıma geldi birden. Altmış yedi yıldır o acı neredeydi, içimde nereye saklandı ya da kimleri dolandı da geldi kalbimi ağrıttı yine, kim bilir. Allah’ın da zoruna gitmesin ama bu yaşta bunca unutkanlığı hazır bana vermişken, bunu niye hatırlattı ki...

Yedi yaşındaydım. Bir akşam üstüydü. Demiştim sana, babamın ölümünden sonra annemin evlendiği adam beni istemedi o evde. Annem de dedemin yanına bıraktı beni. Dedemle birlikte, o ölene kadar çobanlık yapıp durduk dağda, bayırda.

O akşam üzeri acıkıvermiştim. Hoş, benim karnım hep acıkır, konu komşunun verdiği yemekle karnımı doyururdum. Allah razı olsun komşularımızdan; çocuklarının artıklarını bana verir, benim sevindiğimi görünce de sevap işledim, yetimi bu akşam da doyurdum düşüncesinin sebebi olup, yüzlerini güldürürdüm. Açlığım insanların iyilik yapması için fırsattı, hem sevap da işliyorlardı sayemde!

Her neyse, ne diyordum... Yedi yaşındaydım. Acıkmıştım. Evde yemek yoktu yine. Köy yoluna çıktım, biri beni görür de bir lokma bir şey geçer boğazımdan belki, diye. Dışarıda kimsecikler yoktu. Belli ki o akşam Allah da kızmıştı köy ahalisine, sanki kimsenin sevap işlemesini istemiyordu. Kim bilir, belki Allah da onların riyakarlıklarını görmekten sıkılmıştı da beni feda ediyordu o gün, tövbe tövbe!

Yolda yürürken fasulye tarlası gördüm. Dolgun dolgun, yemyeşildi tarla. İçine girdim hiç düşünmeden! O yaşta neyi düşünecektim ki hem… Sırıklara dolanan fasulyeleri boyum yettiğince koparıp koparıp yedim. Sonra ayakta durup, fasulyelere yetişebilmek için zıplamaktan yorulduğumu hatırlıyorum. Karanlık da iyice çökmüştü.

Güneşin alnımı ısıtan sıcaklığıyla ve gözümün içine girmeye çalışan karıncanın ısırığıyla gözümü açtım ertesi sabah. Gözümü açtım ama neredeyim, sırtıma batan ne, üzerimde neden bunca böcek dolanıyor, gökyüzüne uzanan bu yeşillik de neyin nesi anlamadım ilkin.

O gece fasulye tarlasında uyuyakalmışım!

Düşünsene...

Kimse merak etmemiş beni, kimse de “bu Hüseyin nerede?” dememiş.

 

Sevda Gedik
Muhasebe/Finans Sorumlusu

Mayıs 2024, İstanbul

  • Galeri
docxfilePDF